Yaratıcılık ve Cesaret Üzerine | Laba Uluslararası Eğitim Platformu
Для отслеживания статуса заказа — авторизируйтесь
Введите код, который был выслан на почту Введите код с SMS, который был выслан на номер
Код действителен в течение 5 минут Код с sms действителен в течение 5 минут
Вы уверены, что хотите выйти?
Сеанс завершен
На главную
Blog

Arama

Yaratıcılık ve Cesaret Üzerine

Bu makalemizde cesareti ve yaratıcılığı, Rollo May'in etkileyici eseri '’Yaratma Cesareti’' eşliğinde ele alıyoruz.

cover-77-6613eda7bcade882905968-min-661d1a032ab20610403322.jpg

‘’Yeni bir şeyler yapmaya çağırılıyoruz, ayak basılmamış bir toprakla yüzleşmeye, kimsenin gidip de bize yol göstermek için dönmediği bir ormana dalmaya çağrılıyoruz. Bu, varoluşçuların hiçliğin kaygısı dedikleri şey. Geleceğe doğru yaşamak, bilinmeyene sıçramak demektir; bu da, halihazırda emsali olmayan ve pek az kişinin kavradığı dereceden bir cesareti gerektirir.

Bu cesaret, umutsuzluğun karşıtı olmayacaktır. Tıpkı bu ülkede yaşayan her duyarlı kişinin son 20-30 yıldır karşılaştığı gibi, umutsuzlukla sık sık yüz yüze geleceğiz. Bu yüzden Kierkegaard, Nietzsche, Camus ve Sartre cesaretin umutsuzluğun yokluğu olmadığını ortaya attılar; cesaret, daha çok, umutsuzluğa rağmen ilerleyebilme yetisidir.’’

Cesaret nedir?

Cesaret, Fransızca kalp anlamına gelen "coeur" kelimesi ile aynı kökten gelir. Bu da bize cesaretin, sadece zihinsel bir durum olmadığını, aynı zamanda kalbimizin derinliklerinden gelen bir güç olduğunu hatırlatır. Cesaret, karşılaştığımız zorluklar ve belirsizlikler karşısında ilerlememizi sağlayan içsel bir itki gibidir. 

May'e göre cesaret, umutsuzlukla sık sık yüz yüze gelmemize rağmen, bu umutsuzluğa karşı koyma ve onun üstesinden gelme yeteneğidir. İnsan varlığında oluş (being) ve oluşuş (becoming) için cesaret gereklidir.

‘’Fakat eğer kendi özgün fikirlerinizi ifade etmezseniz, kendi varlığınızı dinlemezseniz, kendinize ihanet etmiş olacaksınız.’’

Oluşuşu anlamak için bir meşe palamudunu ele alabiliriz, meşe palamudunun meşe olması otomatik bir büyümeyle gerçekleşir oysa bir kişinin tümüyle insan olabilmesi için oluştan öte oluşuş gerekir. İnsan olmak sadece kararlarımıza ve kendimizi bu kararlara bağlayışımıza dayanır. Sartre insanın ‘’olduğu şey olmadığını, olmadığı şey olduğunu’’ söylerken tam da bu noktaya parmak basar.

May, insanın bir boşluk içinde olamayacağını, varlığımızı yaratarak ifade edeceğimizi, yaratıcılığın oluşun zorunlu bir devamı olacağını söyler. İnsanlar değer ve onura, günden güne verdikleri kararlarla ulaşırlar, bu kararlar cesaret gerektirir. 

Yaratıcılık nedir?

Yaratıcılık, Homo Sapien Sapiens’i diğer türlerden ayıran en önemli özelliklerinden biridir. May, yaratıcılığı, bilinci yoğunlaşmış insanın kendi iç dünyasıyla olan buluşması olarak tanımlar. Yaratıcılık, çevremizdeki dünyayı gözlemleyip ondan ilham alarak, bu gözlemlerimizi kendi benzersiz bakış açımızla yeniden yorumlamamızı sağlar ve sadece sanat veya edebiyatla sınırlı değildir; günlük yaşamın her alanında, problemlere yenilikçi çözümler bulma, yeni fikirler üretme ve mevcut durumları geliştirme kapasitesidir.

‘’Ey yaşam, hoşgeldin! Milyonuncu kez gidiyorum karşılamaya deneyiminin gerçekliğini…’’

‘’Milyonuncu kez gidiyorum karşılamaya.’’ Her yaratıcı karşılaşma yeni bir olaydır, her an cesaretin bir başka kendini gösterişidir. Kierkegaard’ın söylediği gibi her kişi baştan başlamalıdır. Ve de ‘’deneyimin gerçekliğini’’ karşılamak kuşkusuz tüm yaratıcılığın temelidir.

Önerilen gönderi:

preview-50-65e59f9231720686282281.png

Büyük Hedeflerin Tiranlığından Kurtulun!

Okuyun

Yaratıcılık ve Bilinçdışı

Yaratıcılık, yoğunlaşmanın değişik derecelerinde, bilinçli istencin doğrudan kontrolünde olmaksızın sürmektedir. May, yaratıcılığın temelinde bilinçdışı süreçlerin yattığını vurgular. Bilinçdışı, biz farkında olmasak da sürekli olarak çalışır ve yaratıcı düşüncenin kaynağıdır. 

May'e göre, yaratıcılığın bilinçdışı ile bu kadar yakın bir ilişkisi olmasının nedeni, yaratıcı fikirlerin çoğunun bireyin bilinçli düşüncesinin ötesinde, derinlerde yatan sezgilerden kaynaklanmasıdır. Bu, Einstein'ın "Neden en iyi fikirlerim duş alırken ya da sabah tıraş olurken aklıma geliyor?" sorusuyla da örtüşür. Bilinçdışı zihin, rahat ve baskı altında olmayan durumlarla aktive olur, bu da yaratıcılığın en verimli olduğu anları açıklar.

Yaratıcılık ve bilinçdışı arasındaki bu ilişki, yaratıcı sürecin öngörülemez ve sürprizlerle dolu olmasının nedenidir. Yaratıcı fikirlerin bu "aniden ortaya çıkışı", aslında bilinçdışının zengin kaynaklarından beslenir. Bu, bireyin kendini ve çevresini sürekli sorgulamasını, yeni perspektifler aramasını ve alışılagelmişin ötesine geçmeye cesaret etmesini gerektirir.

Yaratıcılık ölümsüzlük için duyulan bir özlemdir. Biz insanlar ölmemiz gerektiğini biliyoruz. Ne gariptir ki, ölümden söz edebiliyoruz. Biliyoruz ki, her birimiz ölümle yüzleşecek cesareti geliştirmeli. Bununla birlikte ona baş kaldırmalı ve onunla mücadele etmeliyiz. Yaratıcılık bu mücadeleden gelir, yaratıcı edim başkaldırıdan doğar.

Biçim Tutkusu

May, biçim tutkusunu yaratıcılık sürecinin temel bir kavramı olarak ele alır. Yaratıcı bireylerin, iç dünyalarındaki vizyonları ve duyguları somut bir forma dönüştürme tutkusuna sahip olduğunu savunur. Bu tutku, orijinal fikir üretmenin ötesinde, bu fikirleri gerçeğe dönüştürme ve somutlaştırma arzusunu da içerir.

Sanat eserleri, edebi eserler ve bilimsel keşifler, biçim tutkusunun farklı tezahürlerine örnek olarak gösterilebilir. Sanatçı, iç dünyasını bir resim, heykel, müzik veya dans aracılığıyla somutlaştırır. Yazar, duygularını, düşüncelerini ve deneyimlerini kelimelerle ifade eder, bilim insanı merak duygusunu ve evreni anlama arzusunu yeni bir teori veya buluşla somutlaştırır.

Biçim tutkusu, yaratıcılık sürecinin itici gücüdür. Yaratıcı bireyi, fikirlerini somutlaştırmak ve dünyayla paylaşmak için motive eder. Bu tutku aynı zamanda, içsel dünyanın dışa vurumudur. Yaratıcı eserler, bireyin duygularını, düşüncelerini ve sezgilerini somut bir forma dönüştürerek, izleyiciye veya okuyucuya aktarmayı sağlar.

Biçim tutkusunun önemi, sadece bireysel bir tatmin ve başarıyla sınırlı değildir. Bu tutku, yenilik ve değişimin kaynağıdır. Yaratıcı bireyler, yeni fikirler ve yenilikler üreterek, toplumu ve kültürü ileriye taşırlar. Bu da, insanlığın genel refahına katkıda bulunur.

‘’...gözüme tamamlanmamış göründükleri için onları yayımlamakta hep tereddüt ettim — yaratının gizemi hâlâ sürüyordu. Sonra ’’bitmemişlik" niteliğinin hep kalacağını, bunun bizzat yaratıcı sürecin bir parçası olduğunu anladım.

Yaratıcılığın Işığında Yolculuk

"Yaratma Cesareti"ni sadece bir kitap olarak değil, aynı zamanda yaşamın zorluklarına karşı cesur bir duruş sergileyebilmek için ilham kaynağı olarak değerlendirmek gerekir. Bu yolculuk, her birimizin kendi keşfedilmeyi bekleyen potansiyelini ortaya çıkarmasına ve benzersiz hikayelerimizi yaratmamıza yardımcı olabilir.

Bu noktada Platon’un bize özet olacak çarpıcı bir öğüdü var:

‘’Bu yolu hakkınca yürümek isteyen biri gençliğinde güzel biçimleri ziyaret ederek başlamalı; eğer ilk başta eğitmeni tarafından, yolu ona bu güzel biçimlerden sadece birini sevecek şekilde doğru olarak gösterilirse, bu tek sevilenden doğru ve güzel düşünceler yaratacaktır, ve sonra, o tek olanın biçiminin güzelliğinin bir diğerinin güzelliğine benzer olduğunu ve her biçimdeki güzelliğin tek ve aynı olduğunu kendi kendine algılayacaktır.’’

Haber bültenimize abone olun

Haftada en iyi materyalleri içeren bir mektup. Hiçbir şeyi kaçırmamak için abone olun
Takip ettiğiniz için teşekkür ederiz