Dijital dönüşümün hüküm sürdüğü modern çağda, şirketlerin rekabetçi kalabilmesi için teknoloji liderliği kritik bir öneme sahiptir. CTO, bir şirketin başarı yolculuğunda büyük bir rol oynamakla birlikte, bir CTO’nun görevleri şirketin tipi ve büyüklüğüne bağlı olarak farklı şekillere bürünebilir.
Teknolojiyle birlikte değişen ve gelişen modern CTO’nun anatomisini daha yakından incelemek adına, günümüzde Governance.com şirketinin CTO’luğunu üstlenen deneyimli eğitmenimiz Serhan Kıymaz ile 25 yıllık kariyer yolculuğunda edindiği gözlemlere değindiğimiz bir röportaj gerçekleştirdik. Keyifli okumalar!
Tecrübeli bir CTO olarak, sizce bir CTO şirket bünyesinde nasıl bir rol oynuyor? Kendi deneyimlerinizden yola çıkarak CTO’nun görevlerinden bahseder misiniz?
Bir CTO’nun birden fazla şapkası bulunuyor. Şirketin tip ve büyüklüğüne bağlı olarak bu şapkaların tanımları değişiyor. Örneğin orta/küçük ölçekli bir şirkette CTO’lar daha “hands on” oluyorlar ve yazılım, donanım, network mimarisine, kod yazmaya daha fazla zaman harcıyorlar. Şirket ölçeği büyüdükçe, CTO strateji belirleme, inovasyon ve risk yönetiminde daha kritik bir role sahip oluyor. Fakat her ölçekte olmazsa olmaz görevler ekip yönetimi ve geliştirme, bütçe yönetimi, teknolojinin doğru kullanılması ve geliştirilmesine liderlik etmek yer alıyor.
Governance.com bünyesindeki çalışmalarınız sayesinde Delano'nun "Tech100" listesinde en etkili 100 isim arasında yer aldınız. Bu başarıya ulaşmanızda rol alan projeleriniz ve stratejileriniz nelerdi?
Açıkçası bu listede yer almak benim için de sürpriz oldu. Dergiyi uçakta gören bir arkadaşım bana haber verdi. Bu listede yer almamın en önemli sebebi tabii ki şirketim ve ekibimin gösterdiği hızlı gelişim. Müşterilerimiz global çapta çok büyük finans kuruluşları olduğu için yaptığımız değişiklikler de daha hızlı kabul görüyor ve daha geniş kitleler tarafından duyuluyor.
Ekip olarak en etkili başarılarımızın ise, yaptığımız doğru işe alımlar, teknik ekiplerimizin çok hızlı mühendislik ekiplerine dönüşümü, ürün kalitesindeki artış ve müşteriye sunduğumuz ürün implementasyonu ve desteğin iyileşmesi olduğunu düşünüyorum.
Kursumuz CTO pozisyonunun teknik unsurlarının yanı sıra, kritik olan sosyal becerilere de vurgu yapıyor. Büyük şirketlerde geniş ekiplere liderlik etmiş bir CTO olarak, sizce bir vizyon oluşturmanın ve diğer ekipleri bu vizyona dahil etmenin püf noktaları nelerdir?
Evet, bence sosyal beceriler bu rol için kritik öneme sahip. Öncelikle kendi ekibinizle doğru iletişim kurmalı ve onların gelişimine katkıda bulunmalısınız. Ekiplerinize esneklik sağlayıp, ölçülü olarak risk alabilmelerini teşvik etmelisiniz. Daha sonra bu yaklaşımı kültür olarak şirkete yayabilirsiniz. Diğer ekipleri vizyonunuza dahil etmenizin en önemli gereksinimi ise onlarla aynı dili kullanabilmektir. Çoğu zaman biz konulara çok teknik yaklaşıyoruz ve diğer ekipleri teknik detaylarla boğuyoruz. Bu noktada, anlattığımızın doğru anlaşılması çok önemli. Yoksa orta ve uzun vadede şirketimize risk yaratabiliriz.
Ekip yönetimi oldukça karmaşık bir süreç. Sizin için bir ekibi verimli yönetmenin olmazsa olmazları nelerdir?
Günümüzde, özellikle teknik ekipleri yönetirken artık hiyerarşi çok işlemiyor. Kaba tabirle anlatacak olursam, ekiplerimizin ihtiyacı olan eli sopalı bir yönetici değil. Onlar güvenebilecekleri, gelişebilecekleri, yaptıkları katkıyı anlayabilecekleri bir ortam ve bunları sağlayabilecek bir lider arıyorlar. Bu yüzden onlara yakın olmak, daha insani açıdan yaklaşmak gerekiyor. Bunu yaparken aynı zamanda disiplini sağlamamız ve kültürü korumamız da gerekiyor. Bu yüzden, zor bir terazi olduğunu söyleyebiliriz.
Sosyal becerilerden bahsettik. Günümüzde birçok lider kriz yönetiminde sorunlar yaşıyor. Modern teknoloji çağında bir CTO’nun kriz yönetiminde ne gibi becerilere sahip olması gerekir? Kendi deneyimlerinizden örnek verebilir misiniz?
İlk önce panik olmamanız gerekiyor. Panik mutlaka beraberinde hata getiriyor. Bizler deneyimlerimizden dolayı bu pozisyonlara geliyoruz. Ekiplerimizde daha genç arkadaşlar var ve çoğu zaman onlar zaten yeteri kadar panik oluyorlar. Bizim yapmamız gereken, kriz anında; krizi çözmek için izlenen yolu doğru analiz edip, doğru çözümün uygulandığından emin olmak. Bunu yaparken zaten panik halinde olan arkadaşlara baskı kurmadan, onları daha fazla telaşlandırmadan onlara çalışabilecekleri alan açmamız gerekiyor.
Benim kariyerimde tabii ki çok sayıda örneği var. Bir keresinde, yüksek trafikli bir e-ticaret şirketinde çalışırken bir gece trafiğin aniden çok yükseldiğine yönelik alarmlar almaya başladık. Ekiplerim önce siteye bir saldırı olduğunu düşünerek bunu araştırmaya başladılar. Onlar araştırmalarına devam ederken, ben başka bir ekipten ürün satışlarında bir anormallik olup olmadığına bakmalarını rica ettim ve ürün fiyatlamaları ile ilgili olağan dışı bir durum tespit ettik. Gece geç saat olduğu için fiyatlamayı yapan iş ekiplerine ulaşamadık. Dolayısıyla, şirketin zararı kısa sürede yüz binlerce liraya ulaştı. İş ekipleri yerine karar almak zorunda kaldım ve bahsi geçen ürünleri satıştan kaldırarak sorunu giderdik. Bu örnekte olduğu gibi, panik olmadan doğru analiz ve doğru yönlendirme çok önemli. Aksi takdirde sorunu bulmamız uzun zaman alabilirdi ve şirketin zararı sabaha kadar milyonları geçebilirdi.
Bugün sürekli olarak dijital dönüşümden bahsediyoruz. Dijital dönüşüm, yapay zeka ve nesnelerin interneti gibi kavramların iş dünyasına entegrasyonu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Günümüzde dijital dönüşümünü tamamlamayan şirketlerin hayatta kalma ihtimalleri artık yok. Şu anda çalıştığım şirkette de yaptığımız iş tam olarak bu. Müşterilerimizin süreçlerini dijitalleştiriyoruz. Bunu yaparken, implementasyon süremizi azaltmak için yapay zekadan çok sık olarak faydalanıyoruz. Bazı ekiplerimiz kodlarını bile yapay zeka ile yazarak zaman kazanıyor. Bu anlamda yapay zeka artık günlük yaşantımızın bir parçası. Ancak ben hala regülasyon konusunda işin çok başında olduğumuzu ve AB’de olduğu gibi tüm dünyada ciddi regülasyonlar gelmesi gerektiğini düşünüyorum.
IoT konusu ise sadece iş yaşamı için değil ev yaşantımız için de önemli. Örneğin ben hobi olarak ev otomasyonu ile ilgileniyorum. Eşim bu konudan biraz bunalımış olsa bile evimizin her adımında bir otomasyon var. Bunu bir de büyük bir e-ticaret şirketinin deposunda uyguladığınızı düşünün ve maliyet tasarrufunu hesap etmeye çalışın. Gerçekten etkileyici bir gelişme.
Kurs boyunca da değineceğiniz teknik ve sosyal birikimlerin gerçek dünyaya yansımasını nasıl yorumluyorsunuz? Katılımcılarımız kurs sonunda ne gibi pratik beceriler edinecek?
Çoğumuz CTO rolünü teknik bir rol olarak görüyoruz. Ancak teknoloji bunun sadece bir parçası. Kursumuzda finanstan inovasyona, stratejiden planlamaya, kültürden güvenliğe ve performans yönetimine kadar bir çok konuya değineceğiz. Kursun sonunda katılımcılarımız bu rolü iyi anlamış ve sorumluluklarını yerine getirecek pratik bilgileri edinmiş olacaklar.
CTO’nun sahip olması gereken becerilere değindik. Peki kariyer yolculuğunuzu düşündüğünüzde, mesleğinizin en sevdiğiniz yönü nedir? Kariyerine CTO olarak devam etmek isteyen kişilere neler önerirsiniz?
Benim en keyif aldığım üç alan var. Birincisi, daha önce belirttiğim gibi genç arkadaşlarıma dokunabilmek, onlara kariyerlerinde yol gösterebilmek, gelişimlerine katkıda bulunabilmek. Yıllar önce yazılım mühendisi olarak işe aldığım bir arkadaşımı bugün yönetici veya mimar pozisyonlarında görmek benim için tarif edilemez bir duygu.
İkincisi ise, geliştirdiğimiz ürüne katkıda bulunabilmek. Üzerinde çalıştığımız yazılım ürününün mimarisini ekiplerle birlikte geliştirerek ve iyileştirerek sürece katkıda bulunuyoruz. Burada inovasyon için çok fazla alan var ve bu, muhteşem bir iş tatmini sağlıyor.
Son olarak, ürün ve şirket stratejisine katkıda bulunabilmekten çok keyif alıyorum. Şirketin büyümesine, ürünün kullanımının artmasına doğrudan katkıda bulunuyoruz. Teknik stratejiyi şirket hedeflerine yönelik olarak oluşturmak hiç kolay bir iş değil ama çok çekici.
