Для отслеживания статуса заказа — авторизируйтесь
Введите код, который был выслан на почту Введите код с SMS, который был выслан на номер
Код действителен в течение 5 минут Код с sms действителен в течение 5 минут
Вы уверены, что хотите выйти?
Сеанс завершен
На главную
Blog

Arama

içerik

Liderlik Uzmanı Jean Gomes, Daha İyi Kararlar Vermek İçin Duygularımızı Nasıl Kullanabileceğimizi Anlatıyor

Vücudumuz neden beynimizden daha hızlı tepki verir? Jean Gomes tüm bu soruları cevaplıyor!

cover-643ebc4c4336f975524373-min-645cfd2d37b3d596584978.jpg

Jean Gomes, bir liderlik gurusundan çok daha fazlasıdır. Kariyerine nörobilim okuyarak başlayan Gomes, Coca-Cola, Nike ve Warner Music gibi dünya çapında şirketlerin operasyonlarını iyileştirmelerine yardımcı olmak için  "düşünme" bilimini kullanmalarına yardımcı olan Outside adlı bir araştırma danışmanlık şirketi kurdu.

Son kitabı  "Lineer Olmayan Bir Dünyada Lider Olmak: Gelecek İçin Refah, Stratejik ve İnovasyon Zihniyetleri İnşa Etmek” te Gomes, iş liderlerinin zihinlerini güçlendirerek bozulma ve güvensizlik ile nasıl başa çıkabileceklerini, bedenlerimizin beyinlerimizden nasıl daha hızlı öğrendiklerini keşfetmek için nörobilim ve deneysel psikoloji alanlarını araştırıyor.

Bu yazıyı takip eden röportajında da , duyguların davranışlarımızı nasıl şekillendirdiği, bir organizasyonu geleceğe yönelik hale getirmek için nasıl bir zihniyete gerekli olduğunu ve "iç algı" duyarlılığın gücü hakkındaki düşüncelerini  bizlerle paylaşıyor.

Neden doğrusal olmayan bir dünyada yaşıyoruz? İşletmeler buna uyum sağlamak için ne yapabilir?

Dünyamız doğası itibariyle istikrarsızdır. Ancak ekonomik ve politik açıdan karşılaştığımız zorluklar (örneğin iklim değişikliği, Chat GPT, Ukrayna )gibi belirsiz ve bilinmeyen bir döneme girdiğimizi gösteriyor. Doğrusal bir durumda sorun ve çözüm daha açık iken, doğrusal olmayan bir dünyada girdiler ve çıktılar doğru orantılı değildir. Bu nedenle, yeni bir odaklanmaya ihtiyacımız var; almayı ve karşılamayı düşünmek.

İlk olarak, işletmelerin belirsizlik ve risk arasında bir ayrım yapması gerekiyor. Risk, gerçekleşen bir sonuca olasılıksal bir sayı eklemek ile ilgilidir. Çoğu kuruluş, işlerini 'riski azaltarak' ve tipik olarak ; planlama ve eylem yoluyla yapar.

Belirsizlik ise bir sorun hakkındaki çözümleri güvenle uygulamak için yeterince bilgi sahibi olmadığımızın kabulüdür. Bununla başa çıkmak için ve bilgilerin birbirini tamamlaması için aynı anda birçok küçük, kısa deneyler yaparak bir "test et ve öğren" yaklaşımını benimsememiz gerekiyor. Böylece bu, riskten kaçınan bir kültürün yarattığı korkunun üstesinden gelmemize yardımcı olacaktır.

"Test et ve öğren" stratejisi nedir ve "planla ve harekete geç" stratejisinden ne gibi farkları vardır?

Bu stratejiler  değer yaratmanın iki farklı yoludur. "Planla ve harekete geç" stratejisi olağanüstü deneyim ve proje yönetimi ile ilgili bildiklerinizi uygular. Büyük kuruluşların yaptığı da budur; öngörülebilir bir durumda ne yaptığınızı bildikleri zaman çalışır.

Bir şeyi ilk kez yaptığınız bir ortamda çalışırken "test et ve öğren" ilkesi ise riski en aza indirir ve öğrenmeyi hızlandırır. Riski en aza indirmek ve neyin işe yaradığını anlamak için en küçük deneyi mümkün olan en kısa sürede ve en az miktarda parayla yürütmeye çalışırsınız. Bu yaklaşım, sorunları, korkuları, güvensizlikleri, şüpheleri, yetersizlikleri ve başarısızlık hislerini azaltır. Bu nedenle, yalnızca bir sürece değil, bir "test et ve öğren" zihniyetine de sahip olmanız gerekir.

"Zihniyet" nedir ve iş dünyası liderleri için neden önemlidir?

Silikon Vadisi'nde çalışırken, yirmi yıl önce zihniyet kavramıyla ilgilenmeye başladım. İş dünyası liderleri bu kavramın tam olarak ne anlama geldiği konusunda  zorlanıyorlardı.Liderler,Zihniyet kavramı için  insanların nasıl motive edildiği ve yönlendirildiği anlamına geldiğini ifade ediyor.Ayrıca, "Zihniyet"in kişisel değil, daha çok zihinsel bir model yani bir dünya görüşü olduğunu da ek olarak ifade ediyorlar.

Yüzlerce liderle daha derinlemesine konuştum ve zihniyet kavramıyla kastettikleri aslında insanların durumları nasıl anladıkları ve anlamlandırdıklarıydı.Nörobilim çalışmalarına geri döndüm ve son on yılın önde gelen bilim insanlarıyla, beynin ve vücudun dünyayı nasıl anlamlandırdıkları hakkında konuştum. Bu çalışma da, düşünmenin ne olduğunu ve bizim nasıl hissettiğimize, düşündüğümüze ve gördüğümüze dair temel algısal sistemimizi yeniden düşündürmeye yol açtı.

Varsayımlarımız, fiziksel ve duygusal duygularımız ve durumlara karşı savunduğumuz çerçeveler aracılığıyla dünyayı sürekli olarak üçgenlere ayırırız.

Hangi tür zihniyetleri araştırdınız?

İlk odaklandığımız şey, insanların giderek artan belirsizlik dünyasında refahlarını kişisel olarak nasıl yönettikleriydi. Buna "daha insani bir zihniyet" adını verdik, çünkü 43 ülkede 60.000'den fazla insanla çalışırken, çoğu insanın ezici iş deneyimlerinin onları bitkin, savunmacı ve yalıtılmış bir zihniyetle bıraktığını gördük.

Bu düşünce tarzı, insanları temel ihtiyaçlarını karşılamaya teşvik eder. Çeşitli kişisel farkındalık biçimlerinin genişlemesi, insanların kendilerini daha iyi hissetmeleri için genel koşullar yarattığını ve alışkanlık oluşturma tekniklerini benimsemeye çalışmaktansa uzun vadeli davranış değişikliği için daha başarılı olduğunu bulduk.

Böylece bu düşünce tarzı sayesinde vücudunuz ve zihniniz size ihtiyacınız olan şeye rehberlik etmeye başlar ve  daha iyi yemeye, daha iyi uyumaya ve daha iyi egzersiz yapmaya başlarsınız.

İkinci olarak odaklandığımız şey, nihai stratejik düşünce olarak da kabul ettiğimiz "gelecek-şimdi"zihniyetidir.Bu stratejik düşünce ise  liderlerin bugünkü değer sağlama ile yarınki değer yaratma arasında bir denge kurmasına yardımcı olmasıdır ve bu durum çok az kişinin başarılı olduğu bir dengeleme eylemidir. Bu zihniyet, hem düşünmeye hem de yapmaya odaklı olmamıza yardımcı olur. Böylece, savunmacı duygular, kuruluşları kısa vadeli bir sarmala sürükleyen faydalara seçmeye ittiğini de gördük.

Deneysel düşünme, yüzlerce startup ve ölçeklenebilir şirketle çalışma deneyimimden geliyor. Bu düşünce biçimini büyük şirketlere uyguladığınızda genellikle başarısız olma eğilimindedir. Nedeni ise, bu örgütlerin geçmiş-bugün zihniyeti dediğimiz zihniyeti, tamamen dün değerli olanın yarın da değerli olacağı şeklindeki "temel" varsayımdan ötürü olmasıdır.

Bu durum o  kadar yaygın ki, Adam Smith’in bile risk ve belirsizliği kabul etmeye yönelik tüm girişimlerini geçersiz kılıyor.

Açık zihniyet, değişime karşı tetikte olan dış dünyaya daha kabul edilebilir ve sürekli dönüşüme açık bireyler, ekipler ve organizasyonlar yaratmakla ilgilidir.

Önerilen gönderi:

preview-644fc9eaf2438123750091-min-1-645cfd5aa0d6e572540127.jpg

Bir Tüketim Ürünleri Yöneticisinden Pazarlama Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey

Okuyun

Zihniyet doğuştan mı yoksa insanlar ile işletmelerin eğitim ve çalışma yoluyla geliştirebilecekleri bir şey mi?

Öncelikle düşünmekle neyi kastettiğimizle ilgili kafa karışıklığını gidermemiz gerekiyor. Çoğu insan için, bu terim çok üstü kapalı şekilde anlaşılmaktadır. Bu nedenle, bu kelimeyi kullandığımızda genellikle zıt amaçlardan bahsediyoruz.

Anladığımız şekliyle düşünme becerisi eğitilebilir ve onu nörolojik düzeyde geliştirebiliriz.Diğer bir deyişle,zihniyet;  beceriler, kişilik, IQ veya davranışlarla ilgili değildir.Zihin bu yönlerimizle elbette etkileşime girer fakat dünyaya asıl anlam ve önem vermemizi sağlayan şey  içsel kavrayış sistemidir ve herkesin bunun gelişimine erişimi vardır.

Yapay zekadaki hızlı gelişmeler göz önüne alındığında, teknolojinin doğru zihniyeti elde etmede oynadığı rol nedir?

Doğru zihniyet, bizi belirsizliğin tepkilerimizi nasıl etkilediğini fark etmeye zorlar.Mesela, ChatGPT üç ay önce piyasaya çıktı ve yapay zekanın işyerlerini nasıl etkileyeceğine dair düşüncelerimizi tamamen değiştirdi. Kısacası yapay zeka aniden soyut bir tehditten somut bir tehdit haline geldi.

Bu durum çoğumuzu otomasyon dünyasında insani değer yaratmanın ne demek olduğunu yeniden düşünmeye zorladı. Kuantum hesaplamanın inanılmaz gücüne rağmen, öngörülen gelecekte yalnızca insanların yapabileceği birkaç değer vardır;

Bunlardan birincisi anlamlandırma kabiliyetidir. Yapay zeka olan asistanınıza dünya hakkında sorular sorabilirsiniz fakat yalnızca siz, 90 milyar nöronunuz ile dünyada  neler olup bittiğini zengin bağlamsal  biçimde ilişkilendirebilirsiniz.Dünyanın bu inanılmaz derecede olan zengin karmaşıklığından yalnızca siz yaratıcı çözümler üretebilirsiniz; AI (yapay zeka) bunu yapamaz.

İkincisi   ise  yaratıcı problem çözme kabiliyetidir.Yapay zekada bulunan veritabanı sabittir.Yapay zeka üretken olabilir fakat sorunları asla bir insan gibi çözemez. Üçüncü  ise ahlaki değerlendirmelere dayalı kararlar verme kabiliyetidir  ve bu kabiliyet yapay zekanın ellerine asla bırakılmamalıdır.

Son olarak ise bizlerin sahip olabileceği kabiliyet  işte ve evde değer katabileceğimiz karşılıklı yardımlaşma, güven ve sevgi gibi son derece değerli ilişkiler yaratma, şekillendirme ve sürdürme kabiliyetine sahip olmaktır.

AI bir diğer deyişle yapay zeka böyle şeyler yapamaz. Bir alet gibi veya konuşan bir papağan gibi omuzlarımıza oturabilir, dünyada gezinmemize ve işleri hızlandırmamıza yardımcı olabilir. Ancak az önce de bahsettiğim bu dört insani değerler, zihniyetimizin güçlenmesine yardımcı olabilecek şeylerdir.

Kitapta duygulardan ve yanlış anlaşılmalarından bahsediliyor. Duyguları kullanarak nasıl daha iyi kararlar alabiliriz?

2000 yıl boyunca, duygular mantığın karşısında tutulmuştur. Kontrolümüz dışındaki tehditlere ve fırsatlara programlanmış tepkiler olarak görülmüştür. Bu durumda da ezici duygular  yaşadığımızda aracılığımızı kaybederiz ve mantıklı davranmaktan uzaklaşırız.

Bilim insanları, programlanmış duygularla ilgili bu durumu ortadan kaldırdılar ve onun yerine "inşa edilmiş duygu" teorisini koydular. Duyguları, öncelikle kendimizi anlamak için metabolizmamızı ve "bedensel bütçemizin" durumunu anlamak için inşa ederiz. Bu, neleri bilebileceğimize dair yeni bir anlayış açar. Olumsuz duygular, temel bir insan ihtiyacının karşılanmadığının bir işaretidir. Duygularımızı bu şekilde okumaya başladığımızda, bizi gerçek durumlara daha çabuk götürür.

Böylece, duygular mantıksal spektrumun bir parçasıdır. Düşüncelerimiz önyargılar ve kendini haklı çıkarmalar tarafından filtrelenmeden, bize neler olduğuna dair bir anlayış verirler. Duygularımıza uyum sağlamak, yeterli kaynağımız olmadığında (yorgunluk, açlık, banyo ihtiyacı) bize söyler ve karşılanmadığı takdirde, içerlemenin duygusal tepkisini tetikler.

Başkalarının gözünde kendimizi değersiz hissettiğimizde, yargılama ve koruma duygularına yönelmek bizi olumsuz davranışlardan alıkoyar. Benzer şekilde, hafife alınan netlik, bağlantı ve motivasyon eksikliği duyguları da ters tepkilere yol açar.

Neden duyguları tanımak önemlidir?

Liderlik laboratuvarlarımızda insanlardan hissettiklerini açıklamalarını isteriz. Çoğu insan, tüm duygularını tanımlamak için dört ila yedi kelimeye sahiptir. Bu yetersiz kelime dağarcığı ile çoğumuz, duygularımızı tartışırken, yakın zamana kadar ebeveynler, okul ve iş yerimiz tarafından teşvik edilen bir şey olan utanç hissini yansıtırız.

Her olumsuz duyguyu öfke olarak tanımlarsanız, gerçekte nasıl hissettiğinizi ve bu sinyallerin ne işe yaradığını anlayamazsınız. Kızgın olmayabilirsiniz, hüsrana uğramış, utanmış hissedebilirsiniz, belki de yüzlerce farklı kelime ile durumunuzu özetleyebilirsiniz. Kullandığınız dil ne kadar detaylı olursa, neler olup bittiğini o kadar iyi anlarsınız.

Bu yüzden insanların sağlığı ile duygusal ayrıntı düzeyi arasında önemli bir ilişki vardır. İçlerinde neler olup bittiğine dair daha iyi bir tanım kullanan insanlar daha iyi yardım alırlar, kendilerini ve ihtiyaçlarını teşhis ederler ve başkalarıyla daha iyi bağlantı kurabilirler.

"Meta-duygular" nedir?

Meta-duygular, çoğunlukla çocuklarda 90 lardan beri üzerinde çalışılan nispeten yeni bir alandır. Düşünmeyi düşünen üst biliş gibidirler. Kısacası meta-duygular duygular hakkında düşünmek, duygular hakkında hissetmek demektir.

Örneğin, çocuğunuza kızdığınız için onu azarladığınızda ve sonra kendinizi suçlu hissettiğinizde, suçluluk duygusu bir meta-duygudur. Meta-duygu hakkında bilginiz yoksa {örneğin suçluluk}, işlevsiz davranış döngüleri yaratırsınız.Mesela alkol bağımlılığında  insanların  duygu ve meta-duygu arasında ayrım yapamayıp içkiyi bırakamaması da bu durumun örneklerinden biridir .

 Karar verme söz konusu olduğunda, meta-duygular ne kadar önemlidir?

İnanılmaz derecede önemlidir. Duygular, sorunlarımızın çoğunun belirsiz olduğu doğrusal olmayan bir dünyada önemli bir rol oynar. İlerlemek için, belirsizliği öylece kabul edemez, kendinizi bir uçurumdan atamaz ve havalanabileceğinizi umamazsınız. Rasyonalizmi inançla dengelemeniz gerekir.

Bunu yapmanın tek yolu, güvensizlikleri yıkmak için duygusal bir inanç yaratmaktır. Bu, kesinliğin mantıksal bir süreç olmadığını kabul eden Robert Burton ve diğer bilim adamlarının çalışmalarına dayanmaktadır. Kesinlik, kendimizden emin olma durumudur, bir duygudur yani özgüvendir.

Ve bu duygunun yarattığı şey, bir aracılık duygusu ve belirsizlik karşısında bir şeyler yapma taahhüdüdür.

Dolayısıyla, yeni bir strateji veya dönüşüm birçok şeyi ilk kez yapmayı kapsayabilir ve bu nedenle korku ve endişe uyandırır.Meta-duygu ise heyecandır ve doğru şey olduğu için bir amaç duygusudur; onu öğrenerek gelişeceğiz.

Bahsettiğiniz bir diğer kavram da "iç algı" yeteneğidir. Bu nedir ve iş dünyasının liderleri için neden gereklidir?

“Düşün, gör ve hisset” zihniyet modelimizde, “hisset” kısmının fiziksel his ve duygusal his olarak iki bileşeni vardır. Bunlar genellikle insanların kafasında birleştirilir, ancak birbirlerinden oldukça farklıdırlar.

İç algı, vücutta meydana gelen fiziksel duyumları inceleyen son derece heyecan verici yeni bir araştırma alanıdır. Bu hisler bize metabolizmamızın durumu veya vücut bütçemiz hakkında genel bir fikir verir. İç algı duyarlılığı ise bu duyguları hissetme yeteneğidir.

Araştırmalar, vücutlarında neler olup bittiğini bilen, iç algı duyarlılığı yüksek olan insanların  belirsiz durumlarda karar vermekte  daha iyi olduğunu gösteriyor.İç algı duyarlılığı olan insanlar riskle karşılaşmak üzere olduğunda veya diğer insanlar  neler hissettiğinde ve düşündüklerinde vücutları  akıllarından önce devreye girdiği için bu kişiler rekabet avantajına sahip olur.

Önerilen gönderi:

preview-63ecf24846048764338848-6409b729c4ee3872243087-min-64145aa7c8663058941743-64146b12a0051393567336-min-645cfd4a0bdf3735440033.jpg

Google'dan David Slocum: "Liderlerin Kontrolü Nasıl Bırakacaklarını Öğrenmeleri Gerekiyor"

Okuyun

İç algı daha iyi kararlar almanıza nasıl yardımcı olur?

Sinirbilimci Antonio Damasio'nun araştırmasında, katılımcılardan riske dayalı bir egzersize katılmalarını istedi. Bu katılımcılara para verildi ve dört deste karttan birine bahse girmeleri istendi. Zamanla kartları çevirdikçe, para kazandıkları iki "iyi" deste ve para kaybettikleri iki "kötü" deste olduğunu  anladılar.Fakat  hangi destelerin hangisi olduğunu rasyonel bir şekilde 'bilmeden' önce aslında katılımcıların vücutları bu durumu bildiği anlaşıldı.

Damasio bunu, riske veya tehdide maruz kaldıklarında çok az miktarda ter üreten katılımcıların parmak uçlarının elektrik direncini ölçerek keşfetti. Birkaç kart çevirmesinden sonra bile, elleri kaybetmekte olan destelerin üzerinde gezinirken terlemeye başladılar. Bedenleri, zihinlerinden önce aslında neyin ne olduğunu biliyordu.

Peki bu nasıl mümkün olabilir? Açlık, sıcaklık veya soğukluk gibi basit fiziksel duyumların, organizmaların çevrelerinde hareket etmelerine izin veren ve onlara hareket özgürlüğü veren ilk bilinç biçimleri olduğunun anlaşılmasıyla başladı.

Bu nedenle, bu duygular neler olup bittiğini anlamaya dair güçlü bilgi kaynaklarıdır. Korku hissettiğimizde, bedenlerimiz önce fiziksel duyumları deneyimler. Bir yılan gördüğümüzde ilk etapta korku hissetmeyiz, kalp atışlarımızın hızlandığını ve stres hormonlarının etkilerini hissederiz.

Bu duygulardan yararlanma yeteneği bize rekabet avantajı sağlıyor çünkü diğer araştırmacıların keşfettiği gibi, insular korteks kaynakları bizleri daha hızlı harekete geçirerek neler olup bittiğini görmemizi ve daha iyi kararlar almamıza yardımcı olur.

Haber bültenimize abone olun

Haftada en iyi materyalleri içeren bir mektup. Hiçbir şeyi kaçırmamak için abone olun
Takip ettiğiniz için teşekkür ederiz